Ben aşk romanı sevmem, ama bu başka. Mektuplarla yaşanan bi aşk nasıl güzel olmaz?
Filmi yalnız, kitabından daha güzel değil. Bazı yerler çok kısa kesilmiş, bazı yerlere hiç değinilmemiş. Ayrıca Javier Bardem çirkin adamı oynamasaymış yani, neden ki?
''Çirkin, yürek sızlatıcı..
Ama tepeden tırnağa Aşk ! '' Gabriel Garcia Marquez
Blog Arşivi
-
▼
2012
(22)
-
▼
Mart
(11)
- Önereyim o zaman #02 ''Kolera Günlerinde Aşk''
- Başlık yok
- ''Bazen konuşurken birbirimize dokunuyormuşuz gibi...
- Mum var. Çokça almıştım çünkü, tam 36 tane.Şarap v...
- aile mi?
- Önereyim o zaman #01 ''We Need To Talk About Kev...
- Ayağın Masalı
- Toto - Africa
- ''Bunaldım. Kendimden en uzağa giden en yakın yol ...
- çünkü güzeldi, çünkü hiçbir şey bilmiyorduk.
- Sheldon bu yüzden çok sevilesi işte.Tam da bu yüzden.
-
▼
Mart
(11)
29 Mart 2012 Perşembe
25 Mart 2012 Pazar
24 Mart 2012 Cumartesi
23 Mart 2012 Cuma
Mum var. Çokça almıştım çünkü, tam 36 tane.Şarap var. Kendim açmayı beceremeyip tekel bayideki amcalara açtırdığım.''Güzelmiş bak, güzel koktu.'' gibi yorumlara maruz kalan. Edip Cansever var. İkindi Üstü'nü sevmemiş, istememiş, ama bi şaire bu hakkı bile vermiyoruz. Badem var. Badem pahalı abi ya. Melody Gardot var. If the stars were mine**
If the Stars were mine.
20 Mart 2012 Salı
Önereyim o zaman #01 ''We Need To Talk About Kevin''
Kırmızı film. Neredeyse 2 saat boyunca filmdeki kırmızıların gitmesini istedik çünkü. Anladık ki , insanın elinde olmayabiliyormuş bazı şeyler. Şöyle bi düşünmek zorundasınız filmden çıkınca.En masum ilişki sayılan anne-çocuk ilişkisinin bile aslında içinde neler barındırdığını.
Sadece bu da değil, bazı şeyler neden olmasa da yapılabiliyormuş. Biliyoruz da, bir kez daha hatırlamış olduk. Son iki cümle açıklayıcı sanırım bu noktada.Onu da izleyecek olanlara bırakayım. İmdb puanı 7.7 bu filmin. Oyuncular bence filme dair en güzel şey. Çok başarılılar, güzel seçilmişler.
Film boyunca hep bir şeyleri merak ettiğiniz için zamanın nasıl geçtiğini de pek anlamıyorsunuz, sürüklüyor başka bir deyişle. Bir de o kadının sürekli şarap içmesi var ki, şaraba düşmek istedim.
Sadece bu da değil, bazı şeyler neden olmasa da yapılabiliyormuş. Biliyoruz da, bir kez daha hatırlamış olduk. Son iki cümle açıklayıcı sanırım bu noktada.Onu da izleyecek olanlara bırakayım. İmdb puanı 7.7 bu filmin. Oyuncular bence filme dair en güzel şey. Çok başarılılar, güzel seçilmişler.
Film boyunca hep bir şeyleri merak ettiğiniz için zamanın nasıl geçtiğini de pek anlamıyorsunuz, sürüklüyor başka bir deyişle. Bir de o kadının sürekli şarap içmesi var ki, şaraba düşmek istedim.
17 Mart 2012 Cumartesi
Ayağın Masalı
Çocuğun ayağı daha bilmiyor ayak olduğunu
bir kelebek olmak istiyor, bir elma.
Ama zamanla, taşlar, cam kırıkları,
sokaklar, merdivenler,
sert toprak yollar
öğretirler durmadan, uçamayacağını ayağa,
dalda yuvarlak bir meyva olamayacağını.
O zaman , yenilir
çocuğun ayağı, düşer
savaşta,
bir mahpustur artık
bir ayakkabıda yaşamaya mahkum.
Tıpış tıpış karanlıkta
öğrenir dünyayı kendi yolunda,
bilmeden öbür ayağı, kapanmış,
keşfederek yaşamı kör bir adam gibi,
Kuvarstan o yumuşak
tırnaklar, o hevenk,
sertleşir, donuk maddeler
olurlar, boynuz kadar katı,
ve minicik taçyaprakları çocuğun,
yassılıp biçimsizleşir,
gözsüz sürüngenlere benzerler,
üçgen başlarına solucanların.
Nasır bağlarlar sonra,
ve örtülürler
minik yanardağlarıyla ölümün,
kabullenmesi zor sertlikler.
Ama yürür o kör şey
ertelemeden, durmadan
saatlerce,
ayak ayak,
bir erkeğin,
derken bir kadının,
bir aşağı,
bir yukarı,
kırlar, madenler boyunca
çarşılar, bakanlıklar,
geriye,
dışarıya, içeriye,
ileriye,
çalışır ayak kunduranın içinde,
çok az vakti olur
aşkta ya da uykuda çıplak kalmaya,
yürür, yürürler,
adam durmak isteyinceye kadar.
Derken iner
yerin altına, bilinçsiz,
çünkü her şey, her şey karanlıktır orda,
hiç bilmez artık ayak olmadığını,
gömdüklerini onu uçabilsin diye
olsun diye
bir elma.
kuruntular kitabı / Pablo Neruda
bir kelebek olmak istiyor, bir elma.
Ama zamanla, taşlar, cam kırıkları,
sokaklar, merdivenler,
sert toprak yollar
öğretirler durmadan, uçamayacağını ayağa,
dalda yuvarlak bir meyva olamayacağını.
O zaman , yenilir
çocuğun ayağı, düşer
savaşta,
bir mahpustur artık
bir ayakkabıda yaşamaya mahkum.
Tıpış tıpış karanlıkta
öğrenir dünyayı kendi yolunda,
bilmeden öbür ayağı, kapanmış,
keşfederek yaşamı kör bir adam gibi,
Kuvarstan o yumuşak
tırnaklar, o hevenk,
sertleşir, donuk maddeler
olurlar, boynuz kadar katı,
ve minicik taçyaprakları çocuğun,
yassılıp biçimsizleşir,
gözsüz sürüngenlere benzerler,
üçgen başlarına solucanların.
Nasır bağlarlar sonra,
ve örtülürler
minik yanardağlarıyla ölümün,
kabullenmesi zor sertlikler.
Ama yürür o kör şey
ertelemeden, durmadan
saatlerce,
ayak ayak,
bir erkeğin,
derken bir kadının,
bir aşağı,
bir yukarı,
kırlar, madenler boyunca
çarşılar, bakanlıklar,
geriye,
dışarıya, içeriye,
ileriye,
çalışır ayak kunduranın içinde,
çok az vakti olur
aşkta ya da uykuda çıplak kalmaya,
yürür, yürürler,
adam durmak isteyinceye kadar.
Derken iner
yerin altına, bilinçsiz,
çünkü her şey, her şey karanlıktır orda,
hiç bilmez artık ayak olmadığını,
gömdüklerini onu uçabilsin diye
olsun diye
bir elma.
kuruntular kitabı / Pablo Neruda
13 Mart 2012 Salı
4 Mart 2012 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)