"Çünkü sıkıntı öldürür. Ve ama sıkıntı öldürüyor. Acı ve öfke değil, ama sıkıntı öldürüyor. Çok geçici, anlık, masum, makul olabiliyor sıkıntı, ama öldürüyor. Sıkıntı eğlence istiyor, tatil istiyor çünkü. Tatil çoğulluğa, çoğulluk gövdelere, yeni kelimelere, yeni yüzlere yol açarak öldürüyor. Sıkıntı davet ediyor, açıyor. Acı ortak olmayanı defediyor, kapatıyor. Sıkıntı çözüyor, öfke bağlıyor. Sıkıntı plan program demek çünkü. Program yazlıklara savuruyor, sayfiyelere, yumuşak içkilere, pahalı yemeklere yol açarak çözüyor. Acı kendi yasasını durmadan fısıldıyor, öfke hatırlatıyor oysa: Dağılmayın, unutmayın, yetinin, oturun oturduğunuz yerde. Ama sıkıntı savuruyor, parçalıyor, gebertiyor. Sıkıntı kutlamalar, şenlikler istiyor çünkü. Sıkıntı ille de dans diyor, kahkaha diyor, acının da öfkenin de içini boşaltıyor. Acı ve öfke korkuyu yeniyor, sıkıntı okşuyor. Sıkıntı arzuyu kaşıyor, acı ve öfke terbiye ediyor. Acı değil, öfke değil, sıkıntı öldürüyor.
Sıkıldılar. Yakışmadı."
-tol/murat uyurkulak
24 Mart 2015 Salı
16 Mart 2015 Pazartesi
The city sirens keep me awake
And I know
I’ll see you again in the long run
People they tell me I should be careful
That you’ll worry, and I’m already miles away
But I know
I’ll see you again in the long run
And I know
I’ll meet you again in the long run
But we can’t be lovers
‘Cause I’m still afraid
Of leaving the things I love dearly.
I wander, I roam, I write home to tell you
That I’m sorry,
I won’t leave it this late again.
But I know
I’ll see you again in the long run
And I know
I’ll meet you again in the long run
But I can’t be married
You’ll take me away
From everything that I love dearly
And we can’t be lovers
You’ll take me away from my home
My home
My home
But I know
I’ll see you again in the long run
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)